Cumhuriyet tarihimizde İlki, 17.05.1924 tarihinde çıkartılan vergi affından sonra, otuzun üzerinde vergi affı daha ülkemizde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Son bir kaç yıl içinde ise; 611 Sayılı Af Yasası, 6736 Sayılı Af Yasası ve en son da; 2018 yılında yayımlanan 7143 Sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Af Kanunu yürürlüğe girmiştir. Şu anda herkesin öncelikle merak ettiği soru ; yeni bir af yasasının çıkıp çıkmayacağı yönünde olsa gerek. Bu sorunun cevabını bulmak adına biraz hafızamızı tazelemekte fayda görüyorum. Lakin, 2018 ’de çıkan 7143 sayılı Af Yasasından sonra; Maliye Bakanı Berat Albayrak, Fransa Maliye Bakanı Bruno Le Maire ile Paris’te görüştükten sonra Türkiye’ye dönüşünde şu açıklamayı yapıyordu; “Benim bakanlığım dönemimde bir daha böyle bir vergi barışı olmayacak. Ben 1 yıl kalırım, 5 yıl kalırım bilmem benim döneminde bir daha vergi barışı yok.” ifadelerini ısrarla ve ısrarla vurguluyordu. Tabi ki, doğal olarak bu sözlerden hareketle Türkiye’de bir daha vergi affının çıkmayacağını düşünmek ve değerlendirmek gerekmektedir. Ancak, geçtiğimiz Şubat ayı içinde de kendisine bir vergi affının varlığı ile ilgili soru sorulduğunda; “Yapılandırma kararı verilirken bir mağduriyet var mı, ona bakıyoruz. Borcunu düzenli ödeyenle ödememeyi huy edinenleri ayırt edecek bir yaklaşım seyredeceğiz. Bu konuda sahadan bize bilgiler ve talepler geliyor. Başka Bakanlıklarla birlikte toplumun geniş kesimlerini etkileyecek bir çalışma yürütülüyor” şeklinde beyanda bulunmuştu. Bu iki açıklama ışığında, bir değerlendirme yaparak konuyu detaylı bir şekilde ve her kesin anlayacağı sade bir dil ile irdelemeye çalışacağım. Öncelikle, siyaseten söylenen bir takım sözlerin ülkemizde hiç bir zaman kesinlik ifade etmeyeceğini “dün dündür, bugün bugündür” mantığı içinde değerlendirildiğini, işin politik yönüne de girmek istemediğimi açıkça beyan etmek isterim. Nitekim benim uzmanlık alanım da, her ne kadar Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunu dahi olsam, “Vergi Hukuku” dur.
Aslında, Sayın Maliye Bakanının ikinci açıklamasında , bir çok sorumuzun cevabı zımni olarak veya açık bir şekilde yer almaktadır. Şöyle ki; öncelikle piyasada bir vergi affı beklentisi var. Bunun da muhtelif sebepleri var. Birincisi, yukarıda da zikrettiğimiz üzere Cumhuriyetin ilk kuruluşundan bu yana belirli periyotlarla otuzun üzerinde vergi affının yayımlanarak yürürlüğe girmiş olmasıdır. Diğeri, son zamanlarda iki yıllık süreler zarfında bir vergi affının çıkması ve en son 2018 yılında yayımlanarak yürürlüğe giren 7143 sayılı Af Yasasından sonra 2020 yılında da bir vergi affı beklentisinin oluşmasıdır.
Peki, piyasanın neden af yasası beklentisi var? ve olumsuz yönlerine rağmen bir vergi affı olmalı mı? Vergi aflarının; mükellefin mali disiplinini bozduğu, düzenli vergi ödeme alışkanlıklarını dejenere ettiği, vergi kanunlarına riayet eden iyi mükellef ile vergi kanunlarını ihlal eden kötü mükellef ayırımının ortadan kalktığı yönündeki tüm eleştirileri yerinde buluyorum. Hatta sık çıkartılan af yasaları, mükellefte bir beklenti oluşturmanın ötesinde, bir af yasası bağımlılığı da meydana getirdiğini söyleyebilirim.
Tüm bu zikredilen olumsuzluklara rağmen ben bir vergi affının çıkmasının lüzumlu olduğunu, piyasanın talep ve beklentilerinin de bu yönde olduğunu düşünüyor ve değerlendiriyorum.
Her çıkan af yasasının zımni, yani örtük sebeplerinden biri; matrah artırımı, kasa ve stok affı gibi af yasası alt başlıkları yoluyla Hazineye gelir oluşturmaktır. Öncelikle, bu gerekçeyi çok makul bulmadığımı ifade etmek isterim. Sırf , hazineye gelir oluşturmak adına vergi aflarının çıkartılması, bu yasal düzenlemelerin meşruiyet zeminini zedeler.
O halde af yasasının çıkartılmasının haklı gerekçeleri nelerdir? Herkesin malumu olduğu üzere, son yıllardaki seçim dönemlerinde vergi incelemeleri biraz ağırdan alındı, hatta uygulamada askıya alındı. Ödeme emirleri ile vergi ceza ihbarnameleri ise uzun süre mükelleflere tebliğ edilmedi. En son yapılan mahalli idare seçimlerinden sonra ise vergi incelemeleri , tabir caizse yağmur gibi gelmeye başladı, biriken ödeme emirleri ve vergi ceza ihbarnameleri de seri bir şekilde tebliğ edildi. Mevcut ödeme emirleri tebliğ edildikten hemen sonra ise biriken vergi borçlarını ödemeyen veyahut ödeyemeyen mükelleflere vergi dairesince 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca cebri takip ve tahsil cihetine gidildi. Yani, banka hesaplarına elektronik hacizler uygulandı, araçlara icra konuldu, hatta araçlar trafikte bağlandı, menkul ve gayri menkullere haciz ve icra işlemleri uygulanarak vadesi geçen kamu alacağının tahsili hızlandırılmaya çalışıldı.Kuşkusuz vadesi geçen amme alacaklarının yukarıda belirtilen cebri takip yöntemleri ile tahsil edilmesi yasaldır, bu hususta da kimsenin tereddütü olmasın. Ancak, ülkemizde yapılan peş peşe seçim dönemlerinden sonra, mükellefte bir rahatlık, bir rehavet durumu da oluştu. Mükellef, vergi borçlarını ödeme yönündeki hassasiyetini kısmen de olsa kaybetti. Öte yandan , son üç yıldır mevcut olan ekonomik daralma, finans teminindeki güçlükler, dövizdeki istikrarsızlık gibi bir takım faktörler nedeniyle işletmelerin mali bilançolarında kalıcı hasarlar oluştu ve vergi borçlarını ödemekte zorlanır hale geldiler.
Af yasasının diğer bir gerekliliği ise; bahsettiğimiz ekonomik daralma ile birlikte işletmenin kayıtları ile fiili durum arasında çok ciddi farkların oluşmaya başlamasıdır. Şöyle ki; bir çok işletmenin kasasında fiilen para olmadığı halde, dönem sonlarında kayıt bazında milyonlarca TL tutarında paralar mevcut kaldı. Ki bu durum, olası bir vergi incelemesinde çok ciddi vergi ve cezaların kesilmesine sebebiyet veren bir faktördür. Mutlaka işletmenin günlük para kullanım ihtiyacından fazlasının kasada değil, banka hesaplarında tutulması gerekmektedir. Bu riskin bertaraf edilmesi için, çıkacak olan bir Af yasası bünyesinde kasa affının da bulunması elzemdir. Piyasanın da talebi ekseriyetle bu yöndedir. Öte yandan, işletmenin fiili stokları ile kayıtlarında yer alan stoklar arasında da çok ciddi farklar oluştu, bu anlamda da bir stok affının çıkartılması da gereklidir ve piyasanın meramı çoğunlukla bu doğrultudadır.
İzaha muhtaç diğer bir husus ise olası bir af yasasının içeriği ile ilgilidir. Zira, af yasası çok geniş bir kavram ve çıkacak af yasasının verimli olması, içereceği alt başlıklar ile doğrudan alakalıdır. Şöyle ki; Eğer af yasasından kasıt sadece yapılandırma yani, mevcutta ödenemeyen amme borçlarının cezalardan arındırılarak, düşük faiz oranları ile taksitlendirilmesi ise faydalıdır ancak asla yeterli değildir. Piyasanın da beklentisi sadece yapılandırma (taksitlendirme) ile sınırlı bir af yasası değildir. Piyasa, son zamanlarda çıkan af yasalarının tamamında mevcut olan; matrah artırımını, kasa affını, stok affını, inceleme ve dava aşamasında olan vergi ihtilaflarının sonlanmasını da talep etmektedir.
Çünkü, 2018 yılında yayımlanan ve en son af yasası olan 7143 sayılı kanunda; 2017 yılı ve önceki yıllara ait matrah artırımı imkanı mevcut idi. 2018 ve 2019 yılları için ise, matrah artırımı imkanı söz konusu olmamıştı. Dolayısıyla, 2018 ve 2019 yıllarını kapsayan bir matrah artırımı yolu ile mükellefin olası bir vergi incelemesinden muaf tutulması, çıkan af yasasının etkinliği açısından fevkalade önemlidir.
Peki af yasası çıkarsa ne zaman çıkar ve bu konuda yapılmakta olan bir hazırlık var mı? Yukarıda da değindiğimiz üzere, Maliye Bakanı Sayın Albayrak; “Sahadan bize bilgiler ve talepler geliyor. Başka Bakanlıklarla birlikte toplumun geniş kesimlerini etkileyecek bir çalışma yürütülüyor” şeklinde beyanatta bulunmuştu. Dolayısıyla, bu beyandan yola çıkarak, bir af yasası çalışmasının olduğunu , en azından tartışıldığını ve değerlendirildiğini söylemek mümkün. Ayrıca, teknik olarak çok uzun bir hazırlığa da gerek yok. Çünkü, son yıllarda çıkan af yasalarının metinleri küçük ayrıntılar hariç nerdeyse tamamen aynıydı. O yüzden, en son af yasası metninden hareketle, kısa zamanda yeni bir kanun tasarısı hazırlamak mümkün olarak görünmektedir. Vergi tekniği itibariyle bir af yasasının 2019 yılını da kapsayabilmesi için; en azından beyan döneminin de geçmesi gerekir. Dolayısıyla Nisanda verilecek olan 2019 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesi verilmeden bir af yasasının çıkması pek mümkün görünmemektedir. O yüzden de tahminimiz, bir af yasası çıkacaksa, bunun Mayıs ayı veya müteakip aylarda olacağı yönündedir.
Mükelleflerin ve piyasanın beklentilerini karşılayacak kapsam ve nitelikte bir af yasasının çıkması dileğiyle…
Bu tablo Terazi Hukuk Dergisi’nin 100. Sayısında yayımlanan “Vergisel Sorunların Kökenleri Ve Ekonomiye Etkisi” başlıklı yazımızda kullanılmıştır. 2014 ve 2016 yılında çıkartılan kanunlar tabloya tarafımızca ilave edilmiştir.
Vergi affı lehindeki görüşler, genel olarak ekonomik ve mali suçların özellikleri, af yoluyla vergi gelirlerinin artırılması, vergi gelirlerinin tahsilâtının hızlandırılması, vergi idaresi ve vergi yargı organlarının iş yüklerinin hafifletilmesi noktalarında yoğunlaşmıştır (Dönmez, 1992:30,akt. Veli KARGI 2011, 101- 115 )(Kargı Veli Yrd.Doç. Dr., Türkiye’de Vergi Aflarının Vergi Gelirlerine Etkisi, ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 7, Sayı 13, 2011, s. 101–115)
Olumsuz görüşler ise genel olarak, sıklıkla af çıkartılmasının mükellefte bir beklenti yarattığı, vergisel yükümlülüklerini tam ve zamanında yerine getirmeyen mükellefler lehine rekabet avantajı sağladığı, (Kargı – Yüksel, 2010, 23 – 44)(Kargı Veli Yrd. Doç. Dr.,Yüksel Cihan Arş. Gör., İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Araştırma Merkezi Konferansları, 54. Seri/Yıl: 2010)noktalarında toplanmaktadır.
Vergi Afları İle İlgili Olumlu/Olumsuz Görüşlere Karşı Gerçek
Vergi afları bir çok kesim tarafından tenkide uğramasına karşın, son 92 yılda ortalama 33 ayda bir çıkartılmaktadır. 4. beş yıllık kalkınma planının (1979 – 1983) 766. paragrafından “Kamu alacaklarının ertelenmesi ve taksitlendirilmesi nesnel ölçütlere bağlanacak ve yükümlülerce bu yolun sürekli bir ek finansman kaynağı olarak kullanılması önlenecektir.” ifadesi bulunmasına karşın sadece bu plan dönemi içinde 3 adet vergi affı çıkartılmıştır.
Sekizinci kalkınma planının geçerli bulunduğu 2001 – 2005 yılları için, “Vergi affı uygulamasını gerektirmeyecek ortam oluşturulacak ve af beklentilerinin ortadan kaldırılmasını sağlayacak düzenlemeler gerçekleştirilecektir.” şeklinde öngörüde bulunulmasına karşın bu dönem içinde 3 kere af uygulaması yapılmıştır.
Kanun koyucu vergi affını gündeme getirirken, vergi mükelleflerinin bu yöndeki beklentisini karşılamaktadır. Yoksa vergi mükelleflerinde böyle bir beklenti bulunmuyor ise bu şekilde bir kararın alınmasına olanak bulunmamaktadır.
İş dünyası, işletmesi için öz kaynak oluşturmak, bu öz kaynağı ile yeni yatırımlar yaratmak ve sonuç olarak müessesesini geliştirmek istemektedir. Ancak vergi ve sigorta primlerinin yanında banka kredi faizlerinin yüksekliği iş adamını nakit sıkıntısına sokmakta, yatırımlarını yapamama ve öz kaynak oluşturamama sonucuna ulaşmaktadır.
Bu sebepler, iş adamını bir tercih yapma yoluna götürmektedir. Bu da eldeki paranın vergi ve sigorta olarak ödenmesi yerine, cari harcamalara ve yatırımlara kanalize edilmesidir.
Bütün bunların yanında, yukarıda sözü edildiği üzere 92 yıl içinde her 33 ayda bir çıkartılan vergi afları müessesesine alışkanlığın oluştuğunu inkar etmenin de olanağı bulunmamaktadır.