Son bir iki ay içinde mali mevzuatta önemli değişiklikler yapıldı. Değişikliklerin mahiyetine baktığımızda, daha çok reel sektördeki daralmayı kompanse etmeye yönelik olduğunu söylemek mümkün. Artan kur baskısı sonucu reel sektörün mali bilançolarının önemli ölçüde zararla sonuçlanması, piyasadaki nakit sıkışıklığı ve finansman temini sorununa çözüm arayışının, bu düzenlemelerde etkili olduğunu değerlendirmekteyiz. İlgili düzenlemeler, 27 Ocak 2017 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 6770 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Torba Kanun, 8 Mart Tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 6824 Sayılı Kanun ve Maliye Bakanlığının Yayımlamış Olduğu Muhtelif Tebliğler İle Yapıldı. Bu hususta önem arz eden düzenlemeler, başlıklar halinde aşağıda değerlendirilmiştir. Sicil Affına İlişkin Düzenlemeler: Bu torba kanundaki önemli düzenlemelerden biri, kredi talep eden ticari işletmeler hakkında Bankalar Birliği Risk Merkezi bünyesinde tutulan kayıtlara ilişkin yapılan değişiklikler oldu. Bilindiği üzere işletmeler, bankalara yapmış oldukları kredi müracaatlarında, karşılıksız çıkan çek, protesto edilen senet veyahut zamanında ödenmeyen kredi taksitleri nedeniyle Risk Merkezinde oluşan bu kötü sicilleri ile karşı karşıya kalıyor ve bu husus da, işletmelerin finansman temini önünde en büyük engellerden biri olarak ortaya çıkıyordu. Halk arasında “sicil affı” olarak da bilinen bu düzenleme ile, kullandıkları kredilerin anapara ve faizlerini zamanında ödemeyen gerçek ve tüzel kişilerin, karşılıksız çıkan çek, protesto edilmiş senet sahipleri ile kredi kartı borçlarını aksatanların Bankalar Birliği Risk Merkezi nezdinde tutulan kayıtları, bu ödemelerini altı ay içinde yapmaları veya yeniden yapılandırılmaları halinde, Risk Merkezi Kayıtları “dikkate alınmayabilecektir”. Bu düzenlemede ön plana çıkan husus ise madde metnindeki “Risk Merkezi Kayıtlarının dikkate alınmayabileceği” ibaresiydi. Yani, aslında bu sorun, kökten çözülmüş olmuyor bir nevi. Zira banka, isterse yine Risk Merkezindeki işletmenin olumsuz siciline bakabilecektir. “Bakmayabilir” ifadesinden çıkan anlam budur. Tabi ki, Anonim Şirket şeklinde kurulan ve ticari esaslara göre yönetilen ve özü itibariyle birer ticari işletme olan bankaların kimlere, ne kadar kredi vereceği hususu bir yasal düzenleme ile dikte edilemezdi. Dolayısıyla bu düzenleme, sadece olumsuz sicile sahip işletmelere kredi verilmesi halinde, banka yetkililerinin elini bir nebze rahatlatacaktır. Vergilerini Düzenli Ödeyen Mükelleflere İndirim Sağlanmasına İlişkin Düzenleme: Bu düzenlemeden Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi mükellefleri yararlanabilecektir. Gelir Vergisinden ticari, zirai ve serbest meslek kazanç sahipleri yararlanabilirken. Kira geliri elde eden Gayri Menkul Sermaye İradı sahipleri, faiz ve kar payı elden Menkul Sermaye İradı sahipleri, Ücret geliri elde eden işçiler ile Diğer Kazanç ve İrat sahipleri, bu gelirleri için Gelir Vergisi Beyannamesi verseler dahi bu indirimden yararlanamayacaklardır. Kurumlar vergisi mükellefleri de, bu vergi indiriminden prensip olarak yararlanırlar. Ancak, finans ve bankacılık sektörlerinde faaliyet gösteren mükellefler, sigorta ve reasürans şirketleri ile emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları, Kurumlar Vergisi indiriminden yararlanamayacaklardır. Vergi İndirimi, Beyanname üzerinden hesaplanan verginin %5’i kadar olacaktır. İndirim uygulaması; ödenecek vergiden, hesaplanan bu %5’lik indirimin düşülmesi ile sağlanacaktır. İndirim tutarının üst sınırı 1 milyon TL olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla %5’lik vergi indirimi, her halükarda 1 milyon TL’den fazla olamayacaktır. Vergi İndiriminin uygulanabilmesi için, indirimin uygulanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ait vergi beyannamelerinin süresinde verilmiş ve bu beyannameler ilişkin vergilerin de süresinde ödenmiş olması gerekir. Diğer bir şart ise, içinde bulunulan yıl dahil, son 3 yıl içinde bu mükellef hakkında inceleme yolu ile bir fark vergi tespit edilmemiş olması gerekir. Keza, içinde bulunulan yıl dahil son beş yıl içinde Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan fiilleri işlediği tespit edilenler de, vergi indiriminden yararlanamazlar. İndirime engel olan bu filler ise; sahte belge düzenleme ve kullanma, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme ve kullanma, muhasebe hilesi yapma, defter ve belgeleri tahrif etme, yok etme, defter ve belgeleri incelemeye ibraz etmeme, resmi kayıtların haricinde ikinci bir defter veya kayıt tutarak vergi kaçırma durumlarıdır. Bu pozisyonda olan mükellefler, Vergi Usul Kanununun 359. maddesi kapsamında hapis cezasını gerektiren kaçakçılık fiilini işlemiş kabul edildiği için, vergi indiriminden de yararlanma şansına sahip olamayacaklardır. Vergi İndirimin hesaplanacağı tarih itibarıyla vergi aslı ve vergi cezaları dahil 1.000 Türk lirasının üzerinde vergi borcu bulunanlar da bu indirimden yararlanamayacaklardır. Yatırım Teşvik Belgesi Kapsamındaki KDV İstisnasına İlişkin Düzenlemeler: Yeni düzenlemeden önce, sadece yatırım teşvik belgesi kapsamındaki sabit kıymet mahiyetindeki makine ve teçhizatlar Katma Değer Vergisinden istisna iken, yapılan değişiklik ile yatırım teşvik belgesi kapsamındaki “ yazılım ve gayri maddi hak satış ve kiralamaları da” istisna kapsamına alınmıştır. Değişiklikten önceki halinde ; yatırım teşvik belgesine bağlanmış olsalar dahi yazılım programları ile patent, marka, model, know how gibi gayri maddi hakların satışı ve kiralanması işlemleri istisna kapsamında değildi. Dolayısıyla işletme, yatırım teşvik belgesine sahip olsaydı dahi, yazılım programlarını ve marka-patent gibi gayri maddi hakları KDV’li olarak almak zorunda kalıyordu. Yapılan bu düzenleme ile bu sorunun çözülmüş olduğunu söylemek mümkün ve teşvik belgesi sahibi yatırımcılar küçük de olsa bir KDV yükünden kurtulmuş oldular. İmalatçı İşletmelerin Yapacağı İnşaat İşlerine İlişkin Düzenlemeler: Torba Kanun ile Katma Değer Vergisi Kanununa Geçici 37. madde eklenmek suretiyle, yatırım teşvik belgesi sahibi imalatçı firmaların, yapacağı inşaat işlerine ilişkin yüklendikleri KDV’nin, nakden iade edilmesine imkan sağlanmıştır. Bu düzenleme kapsamındaki KDV iadesinden yararlanabilmek için, “İmalatçı” statüsünde olmak ve “yatırım teşvik belgesine sahip” olmak gerekir. Bu düzenlemeye ilişkin diğer bir önemli husus ise sadece 2017 yılına ilişkin olarak yatırım teşvik belgesi sahibi firmaların yapacağı inşaat işlerine ilişkin yüklenilen KDV nin iadesine imkan sağlanmıştır. Dolayısıyla, 2017 yılından önce yapılan inşaat işleri nedeniyle yüklenilen KDV’nin iadesine imkan bulunmamaktadır. İşletmelerin bu uygulamadan yararlanabilmeleri için, imalat sanayiine yönelik düzenlenmiş bir yatırım teşvik belgesine sahip olmaları, söz konusu inşaat işlerinin de bu teşvik belgesinde öngörülen yatırıma ilişkin olması ve teşvik belgesinde öngörülen süre içinde yapılmış olması şarttır. Yatırımcı işletmelerin, yüksek tutarlı fabrika binası harcamalarını ve inşaat girdilerinin de çoğunlukla %18 oranında KDV’ye tabi olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, bu düzenleme ile yüksek miktarda KDV iadesinin nakden alınması mümkün hale gelmiştir. Öte yandan, diğer önemli olan bir husus ise, yatırımın tamamlanması beklenmeden de yüklenilen KDV’nin iade alınabilmesidir. Ancak, yatırımın tamamlanmaması halinde; daha önce inşaat işleri nedeniyle iade alınan KDV, Gecikme Faizi ve Vergi Ziyaı Cezası ile birlikte mükelleften geri alınacaktır. Bu nedenle, KDV iadesi alınan yatırımın tamamlanması, cezai yaptırıma maruz kalmamak adına büyük önem arz etmektedir. İnşaat Sektörünün Yıl İçinde KDV İadesi Almasına İmkan Sağlayan Düzenlemeler: Bilindiği üzere, bazı özel durumlar hariç, net alanı 150 metre karenin altında olan konut satışları %1 KDV oranına tabidir. İnşaat girdileri de ağırlıklı olarak %18 KDV’ye tabi olduğu için, bu sektördeki firmalarının, indirimli oran nedeniyle KDV iadesi almaları söz konusu olmaktadır. Torba kanunla yapılan düzenleme ile İndirimli orana tabi konut satışlarından doğan KDV iadelerinin, aynı yıl içinde ve aylık dönemler itibariyle alınmasına imkan sağlanmıştır. Halbuki bu düzenleme öncesi, indirimli orana tabi konut satışlarına ilişkin KDV’nin iadesi, takip eden yılda talep edilebiliyordu. Dolayısıyla talep edilen iadenin gerçekleşmesi, ancak bir yıl sonra mümkün olmakta idi. Bu yasal değişiklik ile konut sektöründeki daralmaya çözüm bulmak ve sektöre finans sağlamak adına, yıl bitimden ve aylık olarak, indirimli oran KDV’nin iade alınması mümkün hale gelmiştir. Net Alanı 150 m2’nin Üstünde Olan Konut Satışlarının KDV Oranları Geçici Olarak Düşürülmüştür: Esas olarak “net alanı” 150 m2’nin üzerinde olan konut satışlarında KDV oranı %18’dir. Ancak, geçici bir düzenleme ile “net alanı”, 150 m2’den fazla olan konut satışlarında KDV oranı, 30.09.2017 tarihine kadar %8 olarak uygulanacaktır. Daha önce bu kolaylık, 31.03.2017 tarihine kadar sağlanmış iken, yapılan son düzenleme ile bu tarih, 30. 09. 2017’e uzatılmıştır. Dolayısıyla konutun net alanı, 150 m2 den büyük ise, 30.09.2017 tarihine kadar %8 KDV’ye tabi olacaktır. Bu düzenleme neticesinde; %18 yerine, %8 KDV oranının uygulanması ile inşaat işletmelerine %10’luk bir KDV avantajı sağlanmıştır. Bu düzenlemenin, dar boğaz yaşayan inşaat sektörüne, kısmi bir rahatlık sağlayacağını değerlendirmekteyiz. Yabacılar İle Yurt Dışında Oturan Türk Vatandaşlarına Konut ve İş Yeri Satışlarına KDV İstisnası Getirilmesine İlişkin Düzenleme: Katma Değer Vergisi Kanununda değişiklik yapmak suretiyle; konut veya iş yeri olarak inşa edilen binaların, yurt dışındaki Türk Vatandaşları ile yabancı uyruklu kişi ve kurumlara yapılan satışları KDV’den istisna edilmiştir. Yani, bu iş yeri ve konutların belirtilen kişi ve kurumlara satılması halinde KDV hesaplanmayacaktır. KDV İstisnası, konut veya iş yeri olarak inşa edilen binaların ilk teslimine uygulanacaktır. Dolayısıyla, ikinci el, daire ve iş yeri satışlarına KDV istisnası uygulanmayacaktır. KDV İstisnasının diğer bir şartı da, konut veya iş yeri satış bedelinin yurt dışından döviz olarak Türkiye’ye getirilmesi gerekmektedir. Düzenlemenin amaçlarından biri de, döviz kazandırıcı işlemlerin teşvik edilmesi olduğu için, konut veyahut işyerinin satın alma bedelinin yurt içinden temin edilerek ödenmesi halinde KDV istisnası uygulanmayacaktır. Diğer bir husus ise, herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının 6 aydan fazla yurt dışında kalması, istisna koşulları için yeterli değildir. Bu Türk vatandaşının yurt dışında oturma veyahut çalışma izni almış olması gerekir. Keza, yabancılar için de bu istisnanın uygulanabilmesi için, Türkiye’ye yerleşmiş bir yabancı uyruklu kişi olmaması ve kurum olarak da kanuni ve iş merkezinin Türkiye’de olmaması gerekir. Dahilde İşleme İzin Belgesi Sahibi Mükelleflerin İhracatçı Firmalara Yaptıkları Satışlar Nedeniyle KDV İadelerinin Nasıl Yapılacağına İlişkin Düzenlemeler: İmalatçı işletmeler ve bilhassa Gaziantep bölgesindeki halı işletmeleri, yurt dışından Dahilde İşleme İzin Belgesi Kapsamında KDV ödemeksizin hammadde ithal etmekte, bu girdileri kullanarak ürettiği ürünleri de ya doğrudan kendisi ihraç etmekte veyahut bir ihracatçı firmaya satarak bu firma tarafından ihracatı gerçekleştirilmektedir. Dahilde İşleme İzin Belgesi Sahibi işletmelerin ihracatçı firmalara yapmış oldukları satışlardan dolayı, bu ihracatçı firmaların iade almaları 4 Ekim 2016 tarihinde yayımlanan 7seri Nolu KDV Tebliğindeki düzenlemelerle engellenmişti. Kar marjlarının oldukça düştüğü, tahsil vadelerinin uzadığı reel sektörde, KDV iadelerine konulan bu engel, bir çok işletmeyi büyük sıkıntılarla karşı karşıya getirmişti. Neyse ki, geç de olsa bu hatadan dönüldü ve KDV iadesine engel olan ilgili tebliğ hükmü, yaklaşık 5 ay sonra kaldırıldı. Yani, Dahilde İşleme İzin Belgesi kapsamında üretilen malların, yan ihracatçı firmalara veyahut başka bir ihracatçı firmaya KDV’li olarak satılması halinde, ihracatı gerçekleştiren firmanın KDV iadesi alması tekrar mümkün hale gelmiştir. Kilis’in Cazibe Merkezleri Programına Dahil Olmasına İlişkin Düzenlemeler: “Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararda” değişiklik yapıldı ve bu düzenleme ile; Cazibe merkezleri programı kapsamında yer alan 4 ve 5. Bölge illerindeki organize sanayi bölgeleri ile Kilis ilinde yer alan organize sanayi bölgelerinde gerçekleştirilecek bölgesel, büyük ölçekli ve stratejik teşvik uygulamaları kapsamındaki yatırımlar, tabi olunan uygulama kapsamında 6. Bölgede uygulanan desteklerden aynı oran, miktar, süre ve şartlarda yararlanacağı belirtilmiştir. Yapılan değişiklik sonucunda; programın dördüncü bölgesi kapsamında yer alan Kars, Ağrı ve Iğdır ile beşinci bölgesi kapsamında yer alan; Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak'ta bulunan Organize Sanayi Bölgeleri ile, Kilis Organize Sanayi Bölgesinde gerçekleştirilecek bölgesel, büyük ölçekli ve stratejik teşvik uygulamaları kapsamındaki yatırımlar, programın altıncı bölgesinde uygulanan desteklerden aynı oran, süre ve şartlardan eşit bir şekilde yararlanmaya başlayacaktır.